Sensing Architecture and the Life within, via Photography….
* For English version: https://archilifography.com/about/
Mimarlık ürün ve mekânların tanıtım ve pazarlamasına yönelik olarak fotoğraf üreten ana akım mimari fotoğraf anlayışı, bu ürünlerin genellikle kütle-hacim-malzeme ekseninde yansıtılmasını benimsemiştir. Bu fotoğrafik temsillerde mimari mekânlar; insandan ve gündelik hayatın getirdiği/gerektirdiği eklemelerden/kullanımlardan arındırılmış, en hijyenik halleriyle yansıtılırlar. Bu mekânların gerçek kullanıcıları, fotoğrafa genellikle sadece mekân ve ölçek hissini güçlendirmek amacıyla sınırlı olarak dâhil edilirler. Mekânların kullanıcısından arındırılmış biçimde fotoğraflandığı bu türden örnekler, o yapıların ruhunu yansıtmaktan uzaktırlar. Bu arındırma hissini, 1900’lerin başında Paris’i belgeleyen fotoğraflar çeken Eugene Atget’in yaklaşımı hakkında Walter Benjamin’in yaptığı tespitte de görmek mümkün: “…ıssız, atmosfersiz, yeni kiracısını daha bulamamış bir daire gibi boşaltılmış, çevresi ve insanı ile yabancılaşan…”[1]
İmgenin özüne yapılan – perspektif düzeltmesi başta olmak üzere- müdahalelerle gerçeklikten daha da uzaklaşılmaktadır. Bu nedenlerle, bir binanın mimari fotoğraflarını gördüğümüzde bıraktığı etkiyle, o binayı deneyimlediğimizde oluşan hisler birbirinden çok farklı olabilmektedir.
Konularını kusursuz olarak göstermeyi amaçlayan mimari mekân fotoğrafları, aslında insanlar için tasarlanmış mimari eseri/mekânı gerçekliğinden koparmakla kalmayıp, görsel tüketime yönelik arzu nesnesi haline getirmekte, onu meşrulaştırma amacına hizmet etmektedir.
Oysaki mimarlık ürünleri dört boyutunun ötesinde, insanın bütün duyularına- hatta bununla da kalmayarak altıncı hissine ve hayalgücüne de- hitap eden nitelikler içermektedir. Mimariyi bütün bu nitelikleri ile fotoğrafta iki boyuta indirgeyerek aktarmak başlı başına bir güçlük yaratırken, günümüzün hâkim mimari fotoğraf anlayışı, mimarinin bu zengin potansiyelini aktarmakta çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Bu fotoğraflarda eksik olan “samimiyet”tir. Samimiyet eksikliği fotoğrafçının, mekânın potansiyelini kavramak için yeterince çaba sarfetmemesinden kaynaklanabileceği gibi, pazarlama ve meşrulaştırma amacına hizmet eden bilinçli bir tercih de olabilmektedir.
Gerçekte bir mimarlık ürününü başarılı yapan; estetik kalitesinin yanı sıra, tasarlanış amacına uygun hizmet vermesi ve kullanıcılarının akıl, beden ve ruh sağlığına olumlu katkı yapmasıdır. “Samimi” mimari fotoğraflar elde edebilmek için, bütün bu ölçütlerin doğru biçimde değerlendirmesini yapabilmek üzere mekânı bütün boyutlarıyla deneyimleyebilme özverisine ve bu deneyimi fotoğrafın iki boyutlu dünyasına adapte ederek anlatabilme becerisine sahip olmak gerekir.
“Archilifography ” [2] Ne Öneriyor?
Cesur mimarlar, yatırımcılar/ mal sahipleri ve mimarlık medyası aranıyor!…
Archilifography mimarlığın gücünü ve hayatlarımızı biçimlendirme potansiyelini fotoğraf aracılığıyla en gerçekçi biçimiyle yeniden keşfetmeyi ve o yapıları deneyimleme şansı yakalayamayan kitlelerle tüm samimiyetiyle paylaşmayı hedeflemektedir.
Archilifography anlayışının hayat bulabilmesi için; yarattığı mimarlık ürünlerinin kullanım performansına kefil olabilecek cesur mimarlara, yapılarının medya ortamında gerçek kimlik ve yaşantılarıyla “samimiyetle” yansıtılmasından çekinmeyecek mal sahibi/ yatırımcı ve kullanıcılara ve de mimarinin görsel belgelemesinde alternatif yaratacak bu harekete yer verme cesaretine sahip bir medya anlayışına ihtiyaç vardır.
Ya siz? bunlardan biri misiniz?
Vimeo’da /Archilifography /on Vimeo: https://vimeo.com/archilifography
Instagram’da /Archilifography/ on Instagram: https://instagram.com/archilifography/
[1] Benjamin, W. (1979): One-Way Street. London: New Left Books, 1979, s.250-251
[2] Tüm isim hakları “Sena Özfiliz- Mimarlığın Görsel Dokümantasyonu”na aittir. İzinsiz olarak kullanılamaz.
[3] İnsan ve gerçek hayat izleri çekim öncesi yok edilmeyecektir.
[4] Örneğin çekim yapılan mekândaki akustiği belgeleyen ses kayıtları vb.